Ekonomik Şoklar ve Krizler Sonrasında Beklentiler ve Güven Endeksleri Nasıl Toparlanır?

Duygusal bir varlık olan insanın üretim, tüketim, tasarruf, yatırım, paylaşım gibi kararlarını doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyen beklentilerin incelenmesi ve takip edilmesi oldukça önemlidir. Şoklara bağlı olarak beklentilerdeki değişimler betimsel istatistikler üzerinden okunabilir ve dalgalanmalar grafiklerde görülebilir.

Türkiye ekonomisinde sosyo-ekonomik ve siyasi gelişmelerin beklentilerde yapısal kırılmalara neden olabildiği görülmektedir. Beklentileri temsil eden güven endeksleri bu süreçte en hassas verilerdendir. Ekonomik şoklar ve krizler sonrasında yeni normalin nasıl oluşacağı konusunda farklı yaklaşımlar gündeme gelebilmektedir ve bunlar aşağıda örneklendirilmiştir.

Türkiye ekonomisi yanlış yönetimlerinde etkisiyle potansiyelinden uzak bir ekonomidir ve maalesef tutarlı bir seyir izlememektedir. Oldukça çok sayıda yapısal sorunlara sahip olan Türkiye ekonomisinde COVID19 sürecinde olduğu gibi Türkiye ekonomisi sonrası toparlanmanın nasıl olacağı önemlidir. Ekonomik serilerdeki toparlanmalar farklı türlerde ve hızlarda olabilmektedir. Aşağıdaki görselde dört temel senaryo sunulmaktadır.


Sonuç olarak, beklentiler sosyoekonomik ve politik açıdan çok önemli ve kritik bir öneme sahiptir ve ülkeler maruz kaldıkları sosyoekonomik ve politik şokların etkisinden arınabilmek için beklentileri yönetmeye ve insanları desteklemeye odaklanmalıdır. Bunu yaparken de ülkeler güven endekslerindeki farklılıklara odaklanmalı ve destek programlarını bu farklılıkların farkında olarak yönetmelidir. Ekonominin milyonlarca bileşenin eş anlı arz ve talepleri sonucunda cereyan ettiği ve unutulmamalıdır.

Üretimde-Yönetimde-Planlamada yüksek standartları hedefleme: Altı Sigma yaklaşımı

Günümüzde gittikçe artan ve derinleşen rekabet ortamında firmalar, varlıklarını sürdürebilmek ve rekabette avantajlı bir konuma geçebilmek adına kendilerini sürekli güncellemek ve en kaliteli ürünü en uygun maliyetle üretmek zorundadır. Üretim süreci oldukça karmaşık bir yapıya sahiptir ve kalitenin korunması ile maliyetlerin azaltılması önemli bir sorundur. Altı Sigma yöntemi, rekabette avantaj sağlamak isteyen firmaların bilimsel yöntemlerle üretim süreçlerinin her aşamasını ele alması gerektiğini vurgular ve doğru bilginin doğru kararlar alınmasını sağlayacağını vurgulayan bir yöntemdir.

Altı Sigma yöntemi, günümüzde farklı alanlarda birçok uluslararası firma tarafından kullanılan kanıtlanmış bir yöntem olarak kabul edilmektedir. Kendine özgü felsefesiyle dinamik bir yapıya sahip olan Altı Sigma yöntemi, başarının tesadüflerle değil ayrıntılara dikkat ederek elde edilebileceğini vurgular. Dolayısıyla, bu yaklaşımın dünya genelinde ve Türkiye’deki önde gelen firmalar tarafından benimsenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bilimsel Bilginin Birikimi Süreci Üzerine

Duyu’nun duygunun ve mesajın gelişmesi, çiziler, resimler ve kurallarla birlikte yazının oluşması ve ardından yazılanların dizinlenmesi süreci bilimsel bilginin birikimi insicamını özetlemektedir. Özellikle yazının şekillenmesiyle birlikte bilgi birikiminin daha geniş bir şekilde aktarılması sağlanmış ve bu süreçte kütüphaneler, eğitim sistemi ve üniversitelerin yaygınlaşmasıyla bilgiye erişim kolaylaşmıştır. İnternetin yaygınlaşmasıyla birlikte ise akademik indeksler ve online veri tabanları önem kazanmıştır.

Yazı, insanın cehaletini yenmesi ve bilgiye erişimin sağlanması için önemli bir kaynaktır. Düşünürler ve ilahi kitaplar yazının önemini vurgulamış ve kütüphaneler kurulmuştur.

Kütüphaneler, toplulukların bilgi ihtiyaçlarını karşılamak, araştırmaların yapılmasını sağlamak ve toplumsal hizmetler sunmak amacıyla kurulan kuruluşlardır. Tarihte ilk kütüphanelerin Mısır ve Mezopotamya medeniyetlerinde ortaya çıktığı ve daha sonra Yunan, Roma ve Avrupa medeniyetleriyle yaygınlaştığı ifade edilmektedir. Ancak kütüphaneler savaşlarda talan edilen yerler olmuştur. Günümüzde ise en kapsamlı kütüphanelerin kaynak sayısı bakımından zengin olduğu belirtilmektedir. Türkiye’nin bu açıdan gelişmiş ülkelerin oldukça gerisinde olduğu bilinmektedir. Bununla birlikte hepsinde olmasa da gençliğin güzide bir kısmında okuma alışkanlığının ve araştırma kültürünün geliştiğini görmek ümit vermektedir.